binlerce yıldır insanlar özgürlüklerini kazanmak için savaştı, hayatlarını koruması ve korkuları için inandıkları tanrıya veya tanrılara ibadet ettiler. Her topluluğun tanrısı farklıydı, güneş, yıldızlar, ateş, çok tanrılı mitolojiler ve ilahi dinler. Aşağıda konuya kısa bir giriş yapıp Türkiye ve Dünya üzerindeki farklı inanışlara ait ibadethanelere göz atacağız.
Başlarken Ertürk Akşun’un Kızın Adı Gece isimli romanından alıntı yapmak istiyorum :
“Yaşamın kendisi sıra dışı değil mi zaten? Yaşamla barışık olmak için ölümle yüzleşmek gerekir. Ölümle yüzleşmemiş biri gerçekten özgür olmaz…Felsefe yapmak aslında ölmeyi öğrenmektir…Din ve felsefe aynı ağacın iki dalıdır. Ölüm korkusu ilkel insanda iki şeyi ortaya çıkardı. Ölümden korkanlar kendilerine bir tanrı ve cennet yarattılar, ölümle yüzleşmeyi seçenler ise felsefenin doğuşunu sağladılar.
Gerçekten de düşününce öyle miydi? İnancınızdan bağımsız hiç düşündünüz mü ? İnsanoğlu uzun zaman güç ve inançlarını yaymak için sayısız kere savaştı, kazandı veya mağlup oldu. Hakim oldukları topraklara sayısız mabedler inşa etti. Gerçekten hepsi bir felsefe ürümüydü ? Yoksa bir ihtiyaç mıydı ? Yada hepsi mi ?
=>10 ve 12. yüzyılları kapsayan Haçlı Seferleri, Emevilerilerin Kuzey Afrika ve İspanya’yı ele geçirmesi, Osmanlı’nın Viyana’ya ulaşması, Hernan Cortes’in Aztekleri yok etmesi, bir hakimiyeti ve inancı yaymaktı. Daha öncesini Y.Harari Sapiens’te şöyle açıklıyor : Romalılar Roma’yı korumak için Etruria’yı (Toscana & Lazio) fetih etti , sonra burayı korumak için sırasıyla Po Vadisini, Provence (Marsilya), Galya ve Britanya’yı işgal etti. Roma’dan Londra’ya gitmeleri 400 yıl sürdü ama hiç bir zaman Londra’ya gitme planları yoktu.
Büyük İskender’in seferleri yeni bir impratorluğun kurulması ile ilgili değil, mevcut Pers İmparatorluğu‘nu ele geçirmesi ile ilgilidir.
Çin’deki Ming Hanedanının amirali Zheng He’nin 14. yüzyıldaki seferlerindeki asker sayısı 30 bini bulmakta ve 300 gemiden oluşmaktaydı. Endonezya’dan Hicaz’a kadar çok seyahat etmişler ve hiç koloni kurma niyetinde olmamışlardı. Hatta yanı başındaki Japonya’ya bile gitmemişlerdi.
=>Farklı bir açıdan ise şu yorum yapılabilir mi ? 15. yüzyılda Aztekleri yok eden Hernan Cortes‘ten İnkaların haberi olsaydı sadece 10 yıl sonra F.Pizarro barışçıl nedenler ile geldiğine İnkaları inandırabilir miydi ?
Neden Aztek ve İnkalar kocaman kıtanın geri kalanına bakmamıştı? Eğer onlarda Avrupalılar gibi “Buraya kralım adına el koyuyorum” mantığı ile kolonileşme gayretinde olsalardı İngilterenin 19. yüzyıldaki haritası nasıl olurdu ? Afrika’da samuraylar, güneşe tapanlar veya Amerika’da budist tapınağı görür müydük ?
Aşağıda 19. yüzyılda İngiltere’nin yayılmacı politikasının sonucu olarak elde ettiği toprakları görüyoruz. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmasa muhtemelen Hindistan gibi ülkemizi pembe görmüş olurduk.
İşte bu tüm yayılmacı politikalar bir inanc sistemine de hizmet etti. Ben buna Tanrı Savaşları dedim. Çünkü hakim güçler nereleri ele geçirdiler ise hakimiyetini ve inançlarını yaydılar.
Bunun sonucunda günümüzde dahi herhangi bir kenti keşfe çıksak mutlaka tarihi ibadethane ziyaret ediyoruz. İnanç insanlık var olduğu sürece olacak ve Dünya’nın dört bir tarafında ibadethaneler yapılmaya muhakkak devam edecektir. İşte yurdumuzdan ve Dünyadan inşa edilen mabedlerden sadece bazıları:
Göbeklitepe – Şanlıurfa
İlkel insanlar doğayı açıklayamadıkları için hayvanlar ile doğayı tanrı olarak kabul etmişlerdir. M.Ö. 10.000 yılına ait olan bir tapınak Göbeklitepe / Şanlıurfa’da inşa edildi. Tüm kanıtlar avcı-toplayıcı insanların inşa ettiğine dair kanıtlar sunmaktadır.Göbeklitepe’de (bkz: Göbeklitepe Hikayesi) bulunan T şeklindeki 7 ton ağırlığındaki oval şekilde sıralanmış sütunlar ve gizemine dair hergün farklı bir haber yapılmaktadır.
Pantheon – Roma / İtalya
Pantheon Roma’da (bkz: Roma’da Gezilecek Yerler) tüm tanrılar adına 28. yılda inşa edilmiştir. Yaklaşık 100 yıl sonra İmparator Hadrianus tarafından tekrar inşa edilmiştir. İstanbul Ayasofya’sı inşa edilene dek 44 metre yüksekliği ile 537 yıl boyunca bilinen en büyük ibadethane olma özelliğini korumuştur. 7. yüzyıla geçiş ile birlikte içindeki pagan figürlere ait heykeller kaldırılmıştır ve kilise olarak kullanılmıştır.
Pashupatinath – Nepal
Pashupatinath 16. yüzyılda Hinduizm’in yok edici tanrısı Shiva adına yapılmıştır. Kutsal kitapları Veda metinleri olan Hindu inancının nasıl ve ne zaman ortaya çıktı bilinmemektedir.
Reerkarnasyon inancnın bulunduğu din olan Hinduizim’de insan günahları ve iyiliklerine göre yeni bir bedende tekrar doğar. Dinde inekler kutsal olup katı bir kast sistemine sahiptir.
Kremasyon (ölü yakma töreni) ölünün ruhunun iyi uğurlanmasını amaçlayan antik bir hindu inancıdır. Bu ritüelde bile zengin/fakir belli bir ritüel ile yakılmaktadır. Beden yandıktan sonra küller Ganj nehrine ulaşan Bagmati’ye bırakılırmaktadır.
Ayasofya – İstanbul
Bugünkü Ayasofya‘nın yapımına 532 yılında Justinianus zamanında başlandı 537 yılında ibadete açıldı. 12. yüzyılda Haçlı seferleri sonucunda yağmalanan İstanbul ile birlikte Ayasofya’da yağmalanmış, kapıları ve kaplamaları altın sanılarak sökülmüş,çalınmıştı. (bkz: (Byzantium 1200). Sonrasında depremler nedeniyle hasar gören ve onarılan Ayasofya 916 sene Hristiyanlar tarafından kutsanmıştır.
1453 yılındaki fetih yeni bir çağın başlangıcı kabul edilirken 1 Haziran 1453’te camiye çevrildi. 16. yüzyılda yapılan minarenin mimarı Sinan’dı. Kanuni’nin oğlu II.Selim son iki minareyi de ekletmesi ile Ayasofya 4 minareye sahip oldu. Kubbesi 55 metre ortalama 30 metre çapı ile devrinin mucizesi idi. 1934 yılında ortak kültürel miras olarak müzeye çevrilen yapı 2020 yılında tekrar camiye çevrilmiştir.
Mescid-i Aksa / Kudüs
Süleyman Tapınağı olarak da isimlenen yapı milattan önce 957 yılında tamamlanmıştır. Ancak M.Ö. 586 da savaş sonucu yapı tamamen yıkılmış ve yeniden yapılmıştır. Bu tapınakta M.Ö. Roma istilası sonrasında yıkılmıştır. Geriye sadece Museviler için kutsal olan “Ağlama Duvarı” adı verilen bölüm kalmıştır. Bugün yapı Bizans İmparatoru Justinianos tarafından kalıntıların üstüne yapılmış bir bazilika olduğunu kabul edilir.
6. yüzyılda bu yapı camiye çevrilmiş, 7.yüzyılda tamamen yenilenmiştir. 3 ilahi din açısından da kutsal olan Kudüs’te savaşlar hiç eksik olmamıştır.
Kurtuba Katedrali – Cordoba / İspanya
Cordoba kenti İspanya’nın güneyinde Malaga ve Sevilla’nın kuzeyinde yer alır.Şehrin ortasında geçen Guadalquivir nehrinin yanında bulunan cami dünyanın en eski ve büyük camilerinden biridir. Endülüs Emevilerinin başkentinde 7. yüzyılda inşa edilmiştir. 1293 sütunu bulanan yapının uzunluğu 47 metredir. 1236 yılında katedrale çevrilmiştir.
Apollon Smintheion – Çanakkale
Yunan Mitolojisi’nde Apollon müziğin, sanatların, Güneş’in, ateşin ve şiirin tanrısı, kehanet yapan, bilici tanrıdır. Tanrı Zeus ve Leto’nun oğlu Apollo’nun farklı bir özelliği ise farelere hükmetmesidir.
Apollon Simintheion ören yeri Çanakkale’nin Gülpınar ilçesinde yer alır. M.Ö. 2. yüzyılda inşa edilen tapınak 18. yüzyılda keşfedilmiştir. Ön ve arka cephelerinde 8’er, yanlarında ise 14 sütun bulunur. Apollon Smintheus Kutsal Alanı’nda ziyaretçileri, tapınağın basamaklarında farelerin ve bölgeye adını veren Apollon’un ayaklarının heykelleri karşılamaktadır.
Fare kültü ile ilgili ise 2 öykü var. İlki bölge halkı tarlalarına musallat olan farlerden korumak için Apollon’a tapınmışlar ve yardım istemişlerdir. Apollon’da fareleri yok etmiştir.
Diğeri ise Hemeros’un İlyada’sındandır. Troya’yı fethetmeye giden Akha ordusu bölgedeki diğer yerleşim yerlerini yağmalaya girişmiştir. Ayrıca kral Agememnon, tapınağın rahibinin kızını buradan kaçırmıştır. Defalarca kızını geri isteyen rahip kızını alamayınca Tanrı Apollon’a yalvarıp yardım dilemiştir. Öfkelenen Apollon orduya okları ile farelerden bulaşan veba salgınını yaymıştır. Kral bunun üzerine kızı geri verir ve şükran olarak ona tapınakta kurbanlar kestirmiştir.
Burada bir not iletelim : Yazımız Tanrı savaşları olsa da yukarıda anlatılan öyküye dair sonuçlanan Truva Savaşı (bkz: Truva Antik Kenti) tarihin bilinen ilk aşk adına yapılan savaşıdır.
Sarepeion – Bergama
M.S. 2. yüzyıla tarihlenen Kızıl Avlu İmparator Hadrian döneminde Bergama’da inşa ettirilmiştir. (bkz: Bergama Gezi Rehberi)
Mısır Tanrıları Serapis, Harpokrates ve İsis burada tapım görmüştür. En önemli özelliği ise tamamının tuğladan yapılmış olmasıdır. 60×20 metre uzunluğundaki yapı büyük avlusu nedeniyle de kızıl avlu ismi ile adlanmıştır.Burada ilginç birkaç noktaya değinmek gerekir. Roma İmpratorluğu’nda Bergama’daki yapının bir benzeri yoktur. Anadolu’daki Mısır Tanrılarına ait kült çok az yerde karşımıza çıkar ve yapılan ticaretler ile yayıldığı düşünülür.
Antik Mısır inanışında sayıları 100’ler ile ifade edilen tanrı ve tanrıça vardır. Güneş Tanrısı Ra baştanrı olarak seçilmiştir. Ayrıca bu inanış kediler, hamam böcekleri ve firavunları tanrı saymıştır. Firavunlar öldükten sonra tanrı sayıldığı için Mısırlılar piramitleri inşa etmişlerdir. Piramitler Dünya’nın 7 harikasından biri olup günümüzde ayakta kalmayı başarabilmişlerdir. Yunan Mitolojik ögeler özellikle Helenistik dönemde Mısır inanışını etkilemiştir.
Duamo – Floransa/İtalya
Klasik Floransa fotoğraflarının kadrajlarının en güzel süs nedir diye sorsak herkes tek bir ağızdan Floransa Katedrali Duamo‘yu işaret edecektir. Orta çağ Avrupa’sında 1296 yılında inşasına başlanan katedralin inşaatı 140 sene sürmüştür.
Avrupa’daki hanedanların egemen olduğu coğrafyada Floransa’ya hakim olan Mediciler şimdilerde belkide Dünya’nın en güzel şehrini İtalya’ya armağan ettiler.
Yapı için 1418 yılında bir yarışma yapıldı. Yapılması amaçlanan kubbe 900 yıl önce İstanbul’da İmparator Justinianus tarafından yapılan Ayasofya‘yı 3,6 metre ile geçecekti. Amacı hayata geçiren ise kuyumcu ve saat yapımcısı Filippo Brunelleschi olmuştur.
Kubbenin dışı kadar içi de görkemlidir. Dünyanın en büyük freskleri ile süslü fresk Vasari’nin Son Hüküm eseridir. Yapımında Brunelleschi tarafından ilk defa kullanılan birçok teknik uygulanmıştır. Mimarlık mesleğinde ayrıca incelenen konular arasında yer alan Floransa Katedrali kubbesi için Brunelleschi’nin Kubbesi isimli bir kitap basılmıştır. Bu çalışmalar mimarlık mesleğine o dönem itibari ile ciddi bir saygınlık kazandırmıştı.
Nemrut Tümülüsü – Adıyaman
Milattan önce 163 ve milattan sonra 72 yılları arasında Kommagene Krallığı Adıyaman ve Kahramanmaraş illerinde hüküm sürmüştür. Komagene Kralları doğu batı sentezli bir inanç sistemi kurarak kendilerini bu sentezin bir parçası haline getirmişlerdir.
Kral Mithradates’in oğlu Antiochus’un annesi İskender’in soyundan gelirken babası Pers soyundan gelmekteydi. Bir denge siyaseti güden kral hakimiyet bozulmasın ve kutsal sayılsın mantığından hareket ile tanrılar ile anlaşma yaptığını tasvir eden kabartmalı heykeller yaptırmış, mezarlığını da Nemrut Dağı’nın tepesine yerleştirmiştir.
Krallar tahtında oturmuş halde doğuya ve batıya bakan 9’ar adet dev heykeller diktirmişlerdir. Mitolojik tanrılar, Pers inancını simgeleyen hayvanlar ve kendi heykelleri Nemrut Dağı’nın bir tanrı yurdu olduğunu simgelemiştir. Bu heykeller sırası ile Aslan, Kartal, Antiochus, Leodike Tyche, Zeus, Apollon, Herakles,Kartal ve Aslan’dır.
Krallar hayatlarını kaybettikten sonra insanlar tümülüse gelmişler, kurban etmişler ve buradaki tanrılarına tapınmışlardır.
Taung Kalat /Mynmar
Sönmüş bir yanardağın tepesinde inşa edilen Mynmar’daki budist tapınağı Taung Kalat görülebilecek en müthiş yerlerden biri olarak dikkat çekiyor. Denizden 1518 metre yükseklikte olan tapınağa ulaşmak için 777 basamak tırmanmak gerekiyor.
Budizm Buda’nın oluşturduğu bir felsefedir. Uyanışa ermek gibi bir amacı olan felsefeyi benimseyen Buda, acıları anlamak için yola çıkmış, aydınlanmanın denge ile oluşabileceğine karar vermiştir.
Teotihuacan / Mexico City
Teotihuacan döneminin en önemli kenti olarak kabul edilmekte olup 1987 yılında UNESCO mirası olarak kabul edilmiştir. Teotihuacan tanrıların yaşadığı yer manasına gelmektedir. Kent şehir merkezinin 40 km. kuzeydoğusunda yer alır. Meksika’daki Cholula Piramid’i Dünyadaki bilinen en büyük piramittir.
Çok tanrılı dinlere mensup olan mezoamerikan dinlerine ait ibadetler genelde kanlı olurdu. Tanrıları memnun etmek için insan kurban etmek geleneksel bir ritüeldi. Günümüzde coğrafi keşifler sonucu yok olan inanışlardan evvel Aztek Kralı Muntezema Cortes isimli bir İspanyol’un mitlerinde geçen bir tanrı olduğunu iddaa etmişti. Ancak Güneş’in utancı imparatorluğunu kurtarmasına mani olamadı.
Aztekler günümüzde Mexico City’in merkezinde yaşıyorlardı. Merkezleri Tetzcoco gölünün çevrelediği küçük bir adacıktı. (Mexico şehir merkezi eski bir göldür) Asma köprüler ile anakaraya ulaşılıyordu. Bu şekilde diğer kabilelerden korunmuş ve hakimiyetlerini kabul ettirmişlerdi.
Mexico City kent merkezinde piramit temellerinin varlığı 20. yüzyıl başlarında küçük ölçekli kazılar ile tespit edilmişti. 1978 de bir elektrik şirketi çalışanı Guatemala caddesinde olağandışı bir heykele rastladı. Heykel 3,25 metre çapında büyük bir tektaştı. Bu Coyolxauhqui idi. Bu buluş Büyük Piramit kazısına yol açtı. İlk aşamada 19.yüzyıl yapıları kaldırdı ve Aztek temelleri ortaya çıktı.
Uygarlığa ilişkin bilgilere benim gibi meraklıysanız R.Towsend’in Aztekler isimli kitabını edinmelisiniz.
Ulu Cami – Diyarbakır
Diyarbakır Ulu Cami kentin 639 yılında Araplar tarafında ele geçirilmesi ile kiliseden çevrilmiştir. Bu tarih Anadolu’daki en eski cami olma özelliğini taşır. Yapı Müslümanlar tarafından 5.Haremi Şerif olarak kabul görür. Sırası ile Bizans, Selçuklu, Timur, Safevi isltilalarını gören kent 1515 yılında Osmanlı Sultanı 1.Selim tarafından fetih edilmiştir.
Caminin avlusunda dönemin büyük mucidi Cezeri‘nin eseri olduğuna inanılan bir de güneş saati bulunuyor.
Partenon – Atina / Yunanistan
Partenon Atina Acropolis’inin içinde yer alan büyük sütunlu tapınaktır. Dünyanın en büyük kültür abidelerinden biri olan yapı Dor usulü ile inşa edilmiştir.Ayrıca altın oranın insanoğlu tarafından ilk uygulandığı yapı olmuştur. Osmanlı fethinden sonra cami olarak kullanılmış, Venediklilerin eline geçince de katolik kilisesine çevrilmiştir. Birçok parçası Britanya Müzesi’ne taşınmıştır.
Deyrulzafaran Manastırı – Mardin
5. yüzyılda inşa edilmiş Dayrulzafaran Türkiye’nin kültür çeşitliliğinin sadece bir örneği. Bugünkü haline 18.yüzyılda ulaşmış olan manastır Mardin merkeze 8km. uzaklıktadır. 2 katlı yapıda çeşitli devirlere ait 3 ibadethane bulunuyor.Duvarların alt kısmında 1×3 metre boyutundaki taş bloklar harçsız tutturulmuştur. Sayıları 50’yi aşkın patrik mezarı buradadır.
Süryani topluluğuna ait manastırda bir de Güneş Tapınağı bulunuyor. Hristiyanlık öncesi Pagan ibadetlerinin yapıldığı tapınağın üstüne manastır inşa edilmiştir.
Notre Dame – Strasbourg / Fransa
1176 yılında yapımına başlanan Notre Dame Katedrali, yapılan ilaveler ile sürekli büyümüştür. Strasbourg’da bulunan ve yüksekliği 142 metre ile zamanının en yüksek yapısı olarak ismini tarihe yazdırmıştır.
Sagrada Família – Barselona / İspanya
Kutsal Aile manasına gelen Barselona’da yer alan yapı 1883 yılında Antoni Gaudi tarafından devralınmış fakat ölümü sonucu yarım kalmış bir bazilikadır. 10o yılı aşkın bazilika görüntüsü ile en dikkat çekici yapılar arasında yer alır. Tam olarak yapının bitmesi 2028 yılını bulacağı tahmin edilirken günümüz teknolojisinden uzak karmaşık mimari tarzı süreci uzatmıştır. Yapı 1984 yılında Unesco Mirası olarak kabul edilmiştir.
Bahá’í Temple / Şili
Kanadalı Hariri Pontarini Architects tarafından tasarlanan Bahá’í Tapınağı 2016 yılında açılmıştır. Semazenlerin dönüşünden ilham alınarak oluşturulan yapı Şili’de Santiago’da bulunmaktadır. Tamamlanması 14 yıl süren bu yapı yeryüzündeki en genç dinlerden olan Bahai inancına mensup olan kişilerce üstlenilmiştir.
1863 yılında İran’da ortaya çıkan inanç sisteminin 6 milyona ulaşan mensubu olduğu bilinmektedir. Tapınak her dinden inanana açıktır çünkü bu din tüm dinleri doğru kabul etmektedir.
Dünyada konu hakkında örnek verilecek o kadar çok ibadethane varki çok az bir kısmı ile bile bu yazıyı hazırlamak yorucu oldu. Eğer örnekleriniz varsa yorumlarda bekleriz. Umarım keyif almışsınızdır.
Teşekkürler.
CengizSelcuk.com’ u Takip Edin :
Abonelik Formu :
1 Comment
gayet iyi bir makale