İstanbul Latin Dönemi 1200
İstanbul, ilk adı ile Byzantion. Byzantion Byzas’ın yeri manasına gelir. Antik Megara’dan (Atina’nın batısında bir kent) bir koloni kurmak üzere yola çıkan Byzas ve beraberindekiler İstanbul’un ilk yerleşimcileri olarak Sarayburnu’na yerleşmişlerdir.(M.Ö.663)
İskender ile başlayan hakimiyet Roma İmparatorluğu, ardından Bizans ile devam eder ve tarihler 1200 yılını gösterdiğinde dünyanın en güzel şehri İstanbul tüm güzelliği ile aşık eder dünyayı kendine.
Dönemin hakim gücü Bizans taht kavgaları ile uğraşırken Katolik Hristiyanlar ise kutsal şehir Kudüs’e hakim olmak istiyorlardı.
4. Haçlı seferi ile Kudüs’ü ele geçirmek isteyen Papa, orduyu Mısır’a konuşlandırıp oradan Kudüs’e hareket edecekti. Bunu başarabilecek güce sahip tek kuvvet ve para ise sadece Venediklilerde bulunuyordu. Taht kavgaları devam eden Bizans’ta tahtı ele geçirmek isteyen rakip Angelos Hanedanı üyeleri tahtı kendilerine verirlerse ordu masraflarının karşılayacaklarına dair söz vererek büyük bir yıkımın kapısını aralamışlardı.
Enrico Dandolo (Venedik Cumhuriyeti Doçu) bu cazip teklifi kabul eder ve Latin Ordusu İstanbul’a ulaşır. İstekleri kabul edilmeyen Dandolo ve Haçlılar kente dair güzel olan ne varsa yıkarlar, kentten kaçırırlar ve yağmalarlar. Üstüne neredeyse yarım asır sürecek Latin devletini kurarlar.
Kaçırılan eserler arasında Venedik San Marco Bazilikası’nda bulunan 4 bronz at heykeli de bulunur.
Peki dünyanın en güzel şehri İstanbul 1200 yılında nasıl gözükmekteydi ? Bizans 1200 projesi, Bizans anıtlarının bilgisayar rekonstrüksiyonu oluşturmayı hedeflemiş bir proje. Projenin gerçekleştirilmesi için Bizans Tarihi Uzmanı M.İhsan Tunay ile Albrecht Berger destek olmuş ve 1994 yılında hipodrom yeniden inşa edilerek projeye başlanmış.
Şimdiye kadar 50 adet bina 3 boyutlu modelleme tekniği ile bitirilmiş. http://www.byzantium1200.com
Ve geldik çalışmanın sonucunda oluşan 1200 tarihindeki İstanbul’u görmeye. Eğer bir Latin İstilası geçirmese idi İstanbul Roma’yı çoktan geçmişti değil mi ?
Aşağıdaki resme tıklayıp seyredin.
GG
İstanbul hakkındaki yazınız oldukça ilgi çekici bilgiler içeriyor.
Ama,yazınızın son kısmına takıldım ben;şehir Latin istilasına uğramasaydı Roma’yı çoktan geçmiş olurdu diye yazdığınız kısmına.
Evet,belki videodaki gibi göz alıcı yapılara sahip,şehir planlaması daha oturmuş bir İstanbul karşımıza çıkardı.Ancak,İstanbul belki de bugünkü hırçın ruhuna hiçbir zaman sahip olamazdı.Şehirlerde insanlar gibi canlı bence.Ve yaşanmışlıklardan izler barındırıyorlar. Yaralı,yıpranmış,bütün sorunları omuzlarında taşımaya çalışan bir hali var İstanbul’un.Tıpkı üzerinde yaşayanlar gibi.Belki de bütün mekanlar insan hikayeleriyle anlam kazanıyorlar.
Hikayesiz bir mekanın ruhu olmuyor.Hiçbir yaşamda acıdan eksik kalmıyor.O istilada,İstanbul’un bugünkü ruhundaki anlamın nedenlerinden biridir belki.
Cengiz Selçuk
Merhaba, İlginiz için çok teşekkür ederim.
Tabi burada belirttiğim benim kendi düşüncem.
Latin istilası olmasa şehrin ruhu farklı olur muydu açıkçası sanmam.Şehir daha değerli, daha kıymetli olurdu.
İstanbul bir Teoman şarkısı gibi, “İstanbul bugün biraz yorgun, biraz kilo almış” Belki de bu soruyu Ahmet Ümit’e, Saffet Emre Tonguç’a yada İlber Ortaylı’ya sormak lazım.
Tekrardan teşekkürler.
luisa zambrotta
Really interesting!
Cengiz Selçuk
Yes, you’r right!